19 Ağustos 2015 Çarşamba

Doğru Beslenme ile Zihinsel Performansı Artırma Yöntemleri

Zihinsel performansı artırmak doğru beslenmeyle mümkün. Zihinsel performansı artırmak için neler yapabileceğimize bir göz atalım:
- Amaç zihinsel performansı artırmak ise en önemli öğün kahvaltı olmalı. Araştırmalara göre her gün kahvaltı yapan kişiler diğerlerine oranla daha dikkatli ve daha başarılı. Kahvaltı alışkanlığı olmayan kişilerde konsantrasyon kaybı yüksek.
- Tempolu bir güne başlarken; şekerli çay ve simitten oluşan bir kahvaltı yerine peynir, süt, yumurta gibi protein içeren besinlerden oluşan bir kahvaltı her zaman daha iyi sonuç verir.
- Zihinsel performansı en çokta B grubu vitaminler artırır. B grubu vitaminler başlıca, tam tahıl, süt, yumurta, bezelye, yer fıstığında bulunur.
- Her gün 2 adet ceviz içerdiği bitkisel protein ve omega-3 sayesinde özellikle çocuklarda beyin gelişimi ve zihinsel performansı olumlu yönde etkiler. Kahvaltıda veya kahvaltı sonrasında ara öğün olarak tüketilebilir.
- Haftada en az 1-2 defa balık tüketimi içerdiği omega-3 sayesinde serotonin hormonunun yapımını artırarak zihinsel performansı olumlu yönde etkiler.

Güven Hastanesi

11 Ağustos 2015 Salı

Sıcak Yaz Günlerinde Kalp Sağlığı


Sıcaklıkların giderek artmakta olduğu yaz aylarında şüphesiz ki, hepimiz sağlığımıza daha çok özen göstermeliyiz. Ancak unutmamalıyız ki; sıcak hava herkesi eşit şekilde etkilemez. Kalp hastalığı ya da diğer kronik hastalıkları olanlar, yaşlılar ve aşırı kilo fazlalığı olanlar daha büyük risk altındadırlar. 

Ölçülen sıcaklığın yanı sıra havadaki nem oranı da önemlidir. Sıcaklıkların ve nem oranının artışı terleme ile vücuttan kaybedilen su miktarını arttırarak dehidratasyon dediğimiz vücudun susuz kalmasına neden olur.  Böyle bir durumda kalbimiz vücudumuzun ihtiyacını karşılayabilmek için daha hızlı çalışmaya başlar ve kalbimizin üzerine binen yük artar. Bütün bunlar da; aritmi dediğimiz kalp ritm bozuklukları, kalp krizi veya kalp yetmezliğine kadar varabilen sonuçlar doğurabilir. Keza; kalp hastalarının kullanmakta olduğu bazı ilaçlar da sıcak yaz aylarında dehidratasyona neden olup risk yaratabilirler. Burada önemli olan nokta, doktorunuzun kontrolleri ve tavsiyeleri doğrultusunda tedavinin devam ettirilmesidir. 

Sıcakların sağlığımızı etkilememesi ve oluşturacağı riskleri en aza indirmek için yapmamız gereken temel şeylerin ilki; su ihtiyacı hissetmesek bile, günlük ortalama 2 litre su tüketimine dikkat etmektir. Alkollü ve kafeinli içecekler su ihtiyacımızı karşılamadığı gibi aksine sıvı kaybını arttırırlar. Bu nedenle bu tarz içeceklerden kaçınalım. Özellikle dışarı çıkmadan önce, yürüyüş sırasında ve sonrasında su içmeye dikkat edelim. Hissedilen sıcaklıkların en yüksek olduğu 12-15 saatleri arasında dışarı çıkmaktan kaçınalım. Hava durumunu takip edip, sıcaklıkların ve nem oranının aşırı artış gösterdiği gün ve saatlerde mümkünse dışarı çıkmaktan kaçınalım. Aşırı terleme ile oluşacak sıvı kaybını en aza indirebilmek için pamuklu ve açık renk kıyafetler giyinelim, ayakkabı ve çorap seçimine dikkat edelim. Yürüyüş sırasında serin ve gölge yerlerde aralar verelim. Tuzlu yemekten kaçınmalıyız. Kalp yetmeliğimiz var ya da diüretik dediğmiz vücuttan su atılımına neden olan ilaçları kullanıyorsak günlük kilo takibi yapalım. 

Unutmayalım ki, sıcak günler hasta insanları daha da hasta yapar. 

4 Ağustos 2015 Salı

Güneşten Korunma

Güneşten dünyamıza ulaşan radyasyon kızılötesi radyasyon (%55), görünen ışık (%40) ve ultraviyole ışınları (%5) şeklindedir.

Güneş ışınları ile derimizde oluşan istenmeyen etkiler ultraviyole radyasyonu (UVR) ile ortaya çıkmaktadır. UVR, ışığın spektrumuna göre üçe ayrılmaktadır: UVA (315-400 nm), UVB (280-315 nm) ve UVC  (100-280 nm). Bunlar arasında UVC atmosfer tarafından engellendiğinden yeryüzüne ulaşmamaktadır. Yeryüzüne en çok ulaşan UVA radyasyonudur. 

Güneş ışınlarının dik olarak geldiği yaz ayları ve öğle saatlerinde yeryüzüne ulaşan UVR miktarı artar. Saat 13:00, ultraviyole radyasyonunun zirve yaptığı saattir. Ayrıca yüksek irtifada, düşük enlemdeki yerlerde ve yansıma nedeni ile su, kar, kum bulunan yerlerdeki radyasyon miktarı da daha fazladır. Sisli, bulutlu havalarda veya hava kirliliği olduğunda yeryüzüne ulaşan UVR miktarı azalır. Gölge ultraviyole radyasyonunu %50-90 oranında azaltır. Pencere camı UVA değil, sadece UVB radyasyonuna engel olur.

Güneş maruziyetinin istenmeyen etkileri:
Güneş maruziyeti değerlendirilirken hayat boyu maruz kaldığımız UVR miktarı, çocukluk döneminde oluşan güneş yanıkları ve aralıklı yoğun maruziyet önemlidir.

UVR derimizde yaşlanmaya ve deri kanseri gelişimine neden olmaktadır. Yaşlanma, hayat boyu güneşe maruz kaldığımız doz ile ilgilidir. Kırışıklık, lekelenme, deride sarkma ve incelme etkileri ile kronolojik deri yaşlanmasına katkıda bulunur.

Deri kanserlerinin gelişiminde bireyin genetik özellikleri ve çevresel faktörler etkilidir. Çevresel faktörler içinde en iyi bildiğimiz güneş ışınlarıdır. Bugün bildiğimiz bir gerçek, çocukluktaki güneş yanıkları ve hayat boyu çok fazla güneşe maruz kalmak deri kanser riskini arttırmaktadır.

UVR hücrede DNA hasarına neden olmakta, bölgesel olarak bağışıklık siteminde azalmaya, inflamasyona ve hücrelerde oksidatif strese neden olmaktadır. Bunlar güneşe maruz kalan bölgelerde deri kanserlerinin gelişimini tetiklemektedirler. Sadece doğal güneş ışınları değil, solaryum gibi kaynaklardan gelen UVR de aynı etkileri göstermektedir. Bu nedenle; güneşten korunmak herkes için önerilmektedir:

Nasıl güneşten korunmalıyız? Önerilerimiz:
1. Saat 10:00 ile 16:00 arasında dışarıda kalmamak, bu saatleri bina içinde geçirmek
2. Güneş altında kalınacak ise koruyucu giysiler kullanmak.  Kalın kumaşlar, sıkı dokunmuş kumaşlar ve koyu renkli giysiler daha korucudur.
3. Güneş altında şemsiye kullanmak
4. Güneş altında yüzü ve boyunu tamamen gölgede bırakan şapka kullanmak
5. Güneş ışınlarının katarak yapıcı etkisinden korunmak için UV koruyuculu güneş gözlükleri kullanmak
6. 6 aydan küçük çocukların mümkünse direkt güneş ışığında kalmasına engel olmak
7. Güneşten koruyucu krem, losyon, sprey kullanmak
8. Solaryum gibi yapay ultraviyole ışık kaynaklarını kullanmamak
9. Vit D eksikliğinin önlenebilmesi için güneşten korunurken vit D den zengin besinler tüketmek ve aralıklı olarak vit D değerinin ölçülmesini sağlamak

Güneşten Koruyucular:
Güneşten koruyucular deriye ulaşan güneş ışınlarını emerek veya yansıtarak ultraviyole radyasyonun deriye ulaşmasına engel olurlar. Güneşten koruyucuların etkilerinden faydalanabilmek için uygun şeklide kullanılmaları gerekir.
Genel olarak;
1. Güneşten koruyucular güneşe çıkmadan 15-30 dakika önce sürülmelidir.
2. Her 3-4 saatte yenilenmelidir. 
3. Su ile temas varsa veya aşırı terleme durumlarında tekrar sürülmelidir.
4. Çok az değil gerektiği kadar sürülmelidir. Özellikle güneş ışınlarına daha fazla maruz kalan yanak ve burun bölgesine ekstra bir kat daha sürülebilir
5. İdeal güneşten koruyucu hem UVB hem de UVA filtresine sahip olmalıdır.
6. Güneşten koruyucular üzerindeki SPF (Sun Protection Factor) değeri sadece UVB filtesinin değerini gösterir. 
7. SPF 30, UVB radyasyonunun %97’sini, SPF 50 ise %98’ini engeller. Bu nedenle SPF 50 üzerindeki değerler,  UVB radyasyonunu engellemek açısından farklılık göstermez. 
8. Doktorunuz özellikle önermediyse, normal koşullarda SPF 30 değerine sahip güneşten koruyucu kullanımı yeterlidir.
9. UVA filtresini güvenilir şekilde belirleyen ölçme yöntemi henüz mevcut değildir. Ancak güneşten koruyucu alırken mutlaka UVA filtresinin olup olmadığı öğrenilmelidir.
10. Bebeklerde 6 aydan önce güneşten koruyucu kullanılması önerilmemektedir.
11. Güneşten koruyucuların kullanımı şu anki bilgilerimize göre güvenli ve deri kanserini önlemede etkilidir.

11 Haziran 2015 Perşembe

Aşırı Terleme Tedavisi (Hiperhidrozis)

Elleriniz devamlı terlediği için tokalaşmaktan çekiniyorsanız, aşırı terleme yüzünden elinizle bir alet veya cisim tutarak çalışmakta zorlanıyorsanız, koltuk altlarınız terlediğinde ter veya koku önleyici kullansanız bile fayda etmiyorsa, aşırı terleme sıcak ortamlar haricinde tüm gün boyunca (istirahat halindeyken bile) devam ediyorsa, bu durum aşırı terleme sorununuz olduğu anlamına gelir.

İnsan organizmasında bulunan iki sinir siteminden biri de otonom (istemsiz) sinir sistemidir. Mide- bağırsakların çalışması, solunum hızı, kalp atışı hızı gibi bedensel işlevlerin çalışmasını ve istem dışı kontrolünü sağlarken, vücut ısısının ayarlanmasında önemli rol alan ter bezlerinin çalışmasını da kontrol ederler.  Bu sistemin bazen hiçbir nedene bağlı olmadan kendiliğinden çok yüksek seviyede çalışması belirli bölgelerde aşırı terlemeye neden olur.

Günlük hayatı etkileyen aşırı terleme durumuna Hiperhidrozis adı verilmektedir. 
- Ergenlik çağı ile başlar ve ömür boyu sürer.
- Çoğunlukla 20-30 yaşlarda belirginleşir.
- Organik bazı hastalıklarda da olan terlemeler dışında tamamen psikolojik temellidir.
- Aşırı heyecanlı, sinirli, kaygılı ve sıkıntılı kişilerde daha sık görülür.
- Toplum genelinde görülme oranı % 0.5-% 1’dir
- Normalde sağlığa zarar vermeyen bir rahatsızlıktır. Ancak kişilerin sosyal yaşantısını, öğrenimini, iş hayatını, psikolojik durumunu etkileyebilir.

İlaçlar, kremler ve botoks tedavileriyle terleme önlenmeye çalışılabilir ancak bu yöntemlerle kalıcı çözüm bulmak mümkün değildir. Aşırı terleme bozukluğunun tedavisinde geçerli olan en etkili ve kesin tedavi şekli cerrahi uygulamadır. Bu yöntemle el ve kollardaki terlemeden sorumlu sinir hücreleri yok edilerek kalıcı şekilde çözüm bulunabilir.

Endoskopik torakal sempatektomi denilen cerrahi yöntemle göğüs cerrahisi uzmanı tarafından, genel anestezi altında her iki göğüs yan duvarına yapılacak bir veya iki adet yarım santimlik kesiler ve bu deliklerden girilerek özel aletler ve teknikler yardımı ile bölgeden sorumlu sempatik sinirler çıkarılır. Bu sinirlerin terleme dışında fonksiyonu olmadığı için; ameliyatın felç oluşturma, his kaybı, refleks azalması gibi yan etkileri olmaz.

Ameliyatın etkisi anında başlar. Hastalar anesteziden uyandıklarında elleri kuru ve sıcaktır. Etkisi kesintisiz hayat boyu sürer. Hastane kalış süresi 24-48 saattir. Koltuk altında zorlukla fark edilebilecek 1cm’lik izler kalır. Hastalar işlemden sonra normal yaşamlarına 1 hafta sonra  dönmüş olurlar.  Bu yöntemle ellerdeki terlemede % 98, koltuk altı terlemesinde % 90 başarı sağlanır.

Ağır kalp ve akciğer hastalığı olanlar, önceden akciğer zarı veya akciğer ameliyatı geçirenler terleme nedeni farklı olanlar (guatr hastalığı gibi) için işlem uygun değildir. 

Her cerrahi işlemde olduğu gibi anestezik ajanlara karşı reaksiyon, enfeksiyon, kanama ve komşu organlarda yaralanma olası komplikasyonlardır, ancak işlem deneyimli uzmanlar tarafından uygulandığında oranları % 1 civarındadır.  İşlem sonrasında akciğerin yeteri kadar şişmemesi nedeniyle göğüs kafesi içerisinde hava kalabilir, çoğunlukla kendiliğinden düzelen bir sorun olmasına rağmen nadiren ek işlem gerekebilir.

 Bunun yanı sıra bölgedeki terleme kaybını telafi edebilmek için vücudun diğer alanlarında terleme artışı olabilir, ancak bu % 20-40 hastada rahatsız edici düzeydedir. Nadiren işlem sırasında baş ve yüze gelen sinirler de etkilenebilir, yüzde kuruluk, terleme kaybı ve göz kapağında düşme görülebilir ama çoğunlukla 1-2 hafta içinde her şey normale döner.